Giderken gülen gözler solar mı, yaşla mı dolar? Ne de klasik bir ifade “gülen gözler” ve de bayağı, ne çok kullanılmış, kullanıldıkça kirlenmiş, kirlendikçe nefret edilmiş...
Güzel bir ayrılık şarkısı var mıdır ki? İnsanları gülümseten...
Yeni öğrendiğim bir metod bir işe yarar mı ayrılıklar da; güzel anılar koybolmadan önceki... sadece güzel olanlar... sadece güzel... sadece güzel olanları düşünerek ayrılık şarkısı yaşayan insan gülümser mi peki?
Hep yakınken hep uzak olmak...
Dokunurken hissetmemek istermiş gibi davranmak...
Aşık olup da aşkı tanımazmış gibi olmak...
Yağmur yağdığında ıslanmamış gibi görünmek...
Hoşçakal derken öyle kalmasını istememek...
Gülümsetir mi peki?
En iyisi öylece bırakıvermek...
Gereği düşünüldü ve gitti.
16 Aralık 2008 Salı
8 Aralık 2008 Pazartesi
Kule
Sevdiğim bir dost, şöyle dedi:
“ Herşeyin dağınıkken nasıl konsantre oluyorsun hayata” Ya da ben böyle anladım.
Üzerine pek fazla düşünedim. Ne de olsa düşünmeyi unutmuştum. Neyse ki kuvvetli bir hafızam var ki söylediklerini tekrar hatırladım.
Dilsiz kaldığım bir gün,etrafı öylesine bir harmanladım ve bulduklarım hafızamdaki o cümleyi doğruladı.
Kalpli kırmız bir torba içinde bir sürü fatura ve birkaç tane de anlamadığım dilde yazılmış hatıra. Çekmecem de bulduğum kırmızı kalpli torba. Bir günün sadece 1 günün, hatıraları içinde saklı. Saklamış mıyım yoksa hoyratça fırlatmış mıyım ya da dağıtmış mıyım belli değil ya.
Bir de içi fotoğraflarla dolu bir kutu. Yırtmamış mıydım ben o fotoğrafları seneler önce. Nasıl oluyor da tekrar dan hepsi yerlerini alıyor o kutunun içinde.
Neden sımsıkı tutuyorum hala eskimiş olan herşeyi? Kıyamıyor muyum yoksa kıymaya mı korkuyorum.
Bu kadar mı zor “Git” demek sadece sararmış kağıt parçalarına. Atıp bir kuleden aşağıya sonra da yürüyüp gitmek. Ya da atıp bir kuleden aşağı sonra da arkalarından atlamak... İşte benim yaptığım bu. Göze alamamak atmayı, atlamayı, yürümeyi... En iyi yaptığım şey değil midir ötelemek, ne de olsa kendiliğinden yok olurlar derim ya sararmış kağıtlar doğa da yüzyıllarca da sürse yok olup giderler.
Sonra o sevdiğim dosta söylediğim birşeyler sesleniyor hafızamdan:
“ İyi bir temizliğe ihtiyacım var”
Biri bana anlatır mı okuyabildiğim yazabildiğim bir dilde nasıl yapılır yeniden kaliteli düşler ve kaç gram deterjan konur lekeler çıksın diye....
“ Herşeyin dağınıkken nasıl konsantre oluyorsun hayata” Ya da ben böyle anladım.
Üzerine pek fazla düşünedim. Ne de olsa düşünmeyi unutmuştum. Neyse ki kuvvetli bir hafızam var ki söylediklerini tekrar hatırladım.
Dilsiz kaldığım bir gün,etrafı öylesine bir harmanladım ve bulduklarım hafızamdaki o cümleyi doğruladı.
Kalpli kırmız bir torba içinde bir sürü fatura ve birkaç tane de anlamadığım dilde yazılmış hatıra. Çekmecem de bulduğum kırmızı kalpli torba. Bir günün sadece 1 günün, hatıraları içinde saklı. Saklamış mıyım yoksa hoyratça fırlatmış mıyım ya da dağıtmış mıyım belli değil ya.
Bir de içi fotoğraflarla dolu bir kutu. Yırtmamış mıydım ben o fotoğrafları seneler önce. Nasıl oluyor da tekrar dan hepsi yerlerini alıyor o kutunun içinde.
Neden sımsıkı tutuyorum hala eskimiş olan herşeyi? Kıyamıyor muyum yoksa kıymaya mı korkuyorum.
Bu kadar mı zor “Git” demek sadece sararmış kağıt parçalarına. Atıp bir kuleden aşağıya sonra da yürüyüp gitmek. Ya da atıp bir kuleden aşağı sonra da arkalarından atlamak... İşte benim yaptığım bu. Göze alamamak atmayı, atlamayı, yürümeyi... En iyi yaptığım şey değil midir ötelemek, ne de olsa kendiliğinden yok olurlar derim ya sararmış kağıtlar doğa da yüzyıllarca da sürse yok olup giderler.
Sonra o sevdiğim dosta söylediğim birşeyler sesleniyor hafızamdan:
“ İyi bir temizliğe ihtiyacım var”
Biri bana anlatır mı okuyabildiğim yazabildiğim bir dilde nasıl yapılır yeniden kaliteli düşler ve kaç gram deterjan konur lekeler çıksın diye....
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
