20 Nisan 2009 Pazartesi

ÇÖL

Tanıdık bir dilde konuşan yabancı çölün kum taneleri, göz kapaklarına, kirpiklerine yapışmış.. Yabancı bir çölün kum taneleri senleşmiş, benleşmiş... Sağa sola itiyor seni rüzgar sanki yön vermek ister gibi, bir karara zorlar gibi ama kumlar yapışıyor kollarına, tutuyor..
Oysa ki tanıdık bir çöl, hergün üzerine bastığın kum taneleri.
Ve bir duygu kendini tanıdığına inandırdığın birinden sana doğru akan, aslında yepyeni birine ait, şeftali kokulu, durgun ama...bilinmez... çölden bile bilinmez...içine çeken ya da dışarı fışkırtan...

Kayıp mı olmalıydım çölde, öylece güneşin battığı tarafa bakarak, gözlerimi kapatıp...İçimde biryerlerde kayıp mı olmalıydım yoksa tutunup yabancı bir ele gerçeğe bir adım mı atmalıydım.
Attım o adımı ve gördüm ki aslında gerçek zannettiğim, o da, aynı renkteymiş, kahverengi, kum gibi, çöl kumu...

Ya da ölmelimiydim, güneş ışığı gibi kumlara karışarak...

21 Ocak 2009 Çarşamba

Yalan

Sözler; hayaller gerçek olsun diye verilen bir çuval dolusu saçmalık, bozulduğunda kanatır....

“İyi ki hayaller gerçek olmamış” paramparça bir yanılsama...

Unutmak beynimizin bize oynadığı bir çocuk oyunu; saklambaç.

19 Ocak 2009 Pazartesi

Griselda

Canterburry Masallarındaki Griselda değilim. Olamayacağım. Zaten mümkünse olmayayayım ama sabrı takdir edilesidir ya...

Bense Sabırsız ve paniklemiş bir haldeyim.

Aceleciyim.

Heyecanlıyım.

Oysa ki sabır bir erdemdir öyleyse ben de bu erdem mevcut değil.

Niçin benim gerçekliğim tanıdğım diğer insanlarınkine benzemiyor ki?

Niçin yaşanan bir şeyin hayalimdeki aksi bin şeye dönüşüyor ki?

Ama bahse girerim seviyorum içimde biri bine katlamayı ve sadece bir tanesinin gerçekleşme ihtimallerini...

Acaba??