Tanıdık bir dilde konuşan yabancı çölün kum taneleri, göz kapaklarına, kirpiklerine yapışmış.. Yabancı bir çölün kum taneleri senleşmiş, benleşmiş... Sağa sola itiyor seni rüzgar sanki yön vermek ister gibi, bir karara zorlar gibi ama kumlar yapışıyor kollarına, tutuyor..
Oysa ki tanıdık bir çöl, hergün üzerine bastığın kum taneleri.
Ve bir duygu kendini tanıdığına inandırdığın birinden sana doğru akan, aslında yepyeni birine ait, şeftali kokulu, durgun ama...bilinmez... çölden bile bilinmez...içine çeken ya da dışarı fışkırtan...
Kayıp mı olmalıydım çölde, öylece güneşin battığı tarafa bakarak, gözlerimi kapatıp...İçimde biryerlerde kayıp mı olmalıydım yoksa tutunup yabancı bir ele gerçeğe bir adım mı atmalıydım.
Attım o adımı ve gördüm ki aslında gerçek zannettiğim, o da, aynı renkteymiş, kahverengi, kum gibi, çöl kumu...
Ya da ölmelimiydim, güneş ışığı gibi kumlara karışarak...
20 Nisan 2009 Pazartesi
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
